NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
489 - (1383) حدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: قرأت على
مالك عن محمد
بن المنكدر،
عن جابر بن
عبدالله ؛ أن
أعرابيا بايع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فأصاب الأعرابي
وعك بالمدينة.
فأتى النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال: يا
محمد ! أقلني
بيعتي. فأبى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ثم جائه
فقال: أقلني
بيعتي. فأبى.
ثم جاءه فقال: أقلني
بيعتي .فأبى.
فخرج
الأعرابي.
فقال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم:
"إنما
المدينة
كالكير. تنفي
خبثها وينصع
طيبها".
{489}
Bize Yahya b. Yahya
rivayet etti. (Dediki): Mâlik'e, Muhammed b. Münkedir'den dinlediğim, onun da
Câbir b. Abdillâh'tan naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum:
Bîr bedevi Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bey'ât etti, müteakiben bedeviye Medine'de
şiddetli bir sıtma arız oldu. Bu sebeple Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
gelerek:
— Yâ Muhammed! Benim bey'atımı kaldır! dedi.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu kabul etmedi. Sonra tekrar
gelerek:
— Benim bey'atımı kaldır! dedi. Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine kabul etmedi. Bilâhare bedevi yine gelerek :
— Benim bey'atımı kaldır! dedi. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine kaldırmadı. Bunun üzerine bedevi çıkıp
gitti. Arkasından Resûlullah,
«Medine ancak bir körük
gibidir. Kötüsünü atar, iyisinin hâlisi kalır.» buyurdular.
İzah:
Bu hadîsi Buhari
«Hacc», «Ahkâm» ve «İ'tisâm» bahislerinde; Tirmizî «Menâkib»da, Nesâî «Hacc»,
«Bey'at» ve «Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Bedevi üç defa
beyatının. kaldırılmasını istediği halde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in kaldırmaması bey'at bütün müslümanlara farz olduğu içindir. Onun bu isteğini
yerine getirmek masiyet işlemesine yardım sayılır.
Zemahşerî'nin beyânına
göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelen bedevî Gays b. Ebî
Hâzini'dir, Bazıları bu Gays'ın tabiinden meşhur bir zat olduğunu ve Medîne'ye
hicret ettiğinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i dünyadan gitmiş bulduğunu
soyliyerek bu meseleyi müşkil addetmişlerse de Ebû Mûsa'nın beyânına göre
Ashâb-ı kiram içinde Gays b. Ebî Hâzim isminde bir zat vardır.
Bey'attan murâd
müslüman olduğuna dair verilen ahdü peyman ve muahededir. Bedevî bu muahedeyi
kaldırarak vatanına dönmek istemiştir.
Kaadi İyad; «Bedevi'nin
bey'atı muhtemelen fetihten ve Medîneye hicretin farziyyeti kaldırıldıktan
sonradır. O yalnız İslâmiyet için bey'at etmiş, sonra. bu bey'atın
kaldırılmasını-istemiş, fakat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buna
razı olmamıştır.» diyor. İbni Battâl'a göre bedevi bu sözüyle İslâmiyetten
irtidâd kasdı etmemiştir. Buna delil yaptığı ahdi ancak Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in muvafakatiyle bozmak istemesidir. Eğer Medine'den mürted olarak
çıkmak isteseydi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o anda kendisini
öldürürdü. Halbuki bedevi sıtmaya yakalandığı için kendini mazur görerek
Medine'den ayrılmak istemişti. Bu ise irtidâd değil masiyettir. İhtimal bedevi
hicretin kendine farz olduğunu da bilmezdi.
Burada şöyle bir sual
hatıra gelebilir: Medine'de münafıklar da vardı. Bunlar orada yaşamış ve orada
ölmüş; Medine kendilerini dışarı atmamıştır?
Bu suâlin cevâbı şudur:
Medine münafıkların asli yurtları idi. Münafıklar oraya İslâmiyet sebebi ile
veya İslâm'ı sevdikleri'için başka yerlerden gelmiş değillerdi: Orada doğmuş,
orada Buyumüşlerdi. Hadîs-i şeriften mûrad ise yerli Halk değil, İslâmiyet
namına oraya hicret edip sonradan kalblerine fesat girenlerdir.
Hâsılı hadîs-i şeriften
murad imanı halis olmayanların Medine'de duramayıp oradan çıkmaları, halis
imanlıların orada kalmalarıdır.